Bizi hiç aldatmadıkları için, tanımadıklarımıza güven eğilimi gösteririz.
Merhaba, bu bir karakter, bu her şeyle ilgili olan bir karakter, bu kafamda dönen binlerce tilkinin kağıda aktarılması, bu yükün paylaşılması, atlas olmaktan sıkılınması. Burada yazacağım her şey gerçek olabilir, yalan olabilir ve ya ikisi de olmayabilir. Burada yazdıklarım yaşanmış olabilir, uydurulmuş olabilir, bu karakter manipülatif, sosyopat aşağılık bir karakter olabilir sizi etkilemek için gözlerinizin içine bakarak yalan söyleyebilir ve ya doğru olan bir şeyi gözlerini sizden kaçırarak söyler ve yalan söylediğini düşünmenizi ister…
Ya da bu söylediklerimin hepsini unutun belki de bu karakter bütün kalbini, içini, ruhunu size açıyor çünkü artık oyun oynamaktan sıkıldı, bozuldu, bitti ve kaybedecek hiçbir şeyi kalmadı. Bana hiçbir şekilde inanmayın çünkü bu yazı, bu deneme, bir oyun aslında ben bir şey söylüyorum ve sizin bu söylediğim şeyle ne düşüneceğinizi ölçmeye çalışıp bir sonraki cümlemde onu söylüyorum böylece siz düşüncenizin yanlış olabileceğini düşünüyorsunuz çünkü eğer beni yakalamış olsaydınız bu karakterin ruhuna bir bakış atabilseydiniz, niye ben bunu itiraf edeyim ki. İnandınız mı bana? İnanmayın, ben inanmazdım.
Bu karaktere zaman zaman “ben” diyebilirim, inanmayın çünkü sizi etkilemek kafanızın içine girmek için bunu yapıyorum ama belki de inanın çünkü belki de yanlışlıkla parmaklarımdan kaydı karakter yerine “ben” kelimesi. Sonuçta kim yazdıklarını geriye dönüp okur ki?
Kendinizden şüphe edin, kendinizi tanıdığınızdan şüphe edin, beni sevin, benden nefret edin, beni tanıdığınızdan şüphe edin. Bu karakterden şüphe edin, gerçekliğinden, sahteliğinden. Ama şunu bilin bu karakter sadece bir insan, bitmiş bir insan, yeniden başlayan bir insan, vazgeçmiş bir insan. Ama hayır, işte bunu yapmayın, sürekli bir şeyler söylememi bekleyip, en son söylediğim şey olduğumu düşünmeyin, kafanızın içindeyim hayır senin değil, bu yazıyı okuyan diğerlerinin, herkes senin gibi düşünmek zorunda değil ve sallarsam illa birisini tuttururum değil mi?
Hayat boktan, bunu ne kadar erken kabul ederseniz geriye kalan hayatınızda mutlu olma ihtimaliniz artar, belki yüzde 1 den yüzde 1,01 çıkar ama bu yine de istatiksel olarak bir artıştır. Ne oldu? Beni tanıdığınız hissine mi kapıldınız? Size güzel olduğunuzu mu söyledim, özel olduğunuzu mu söyledim, hayır özel değilsiniz insan mutlu olmak için yalan söyler ve ben de size az önce yalan söylediğimi itiraf ettim ama belki de söylediğim doğruydu hayatımda ilk defa sizin gibi güzel, saf, özel biriyle karşılaştım ve sizi bırakmak istemedim. Hangisine inanıyorsunuz, kendinizden şüphe etmeye başladınız mı, ya benden? Etmeyin, bana güvenin. İnsan hiç yalan söyler mi?
Bu karakter kendinden nefret ediyor çünkü bir sürü insanın kalbini kırdı, onların güvenlerini boşa çıkardı, bir sürü dediysem de bir elin parmaklarını geçmez…
İnanmıyorsunuz di mi bana yine? Lütfen inanmayın çünkü bana inanmanız, kendinizi bana yakın hissetmeniz ve bana teslim etmeniz için yalan söyledim yine ben, ya da belki de o kadar yalanın arasında bir doğru olan bu ve bu aynı zaman da bir yardım çığlığıysa? Hayır, işte, bakın, yine yapıyorsunuz bana üzülüyor, beni kendinize yakın hissediyorsunuz. Bunu yapmayın bu karakterin söylediği hiçbir şeye güvenmeyin, buna kendisine güvenmemenizi söylemesi de dahil.
Şimdilik bu kadar, tilkiler bitmez, devamı gelir. Şunu hatırlayın bu karakter sadece bir insan, her insan gibi kendini diğerlerinden farklı ve özel görüyor ama hayattan sıkıldı, belki de doydu, belki de daha yeni başlıyor? Sorgulayın, beni, karakteri, kendinizi, hayatı… Asla ama asla birisinin yanınıza gelip size kırmızı rengini gösterip bu kırmızı demesine izin vermeyin, çünkü büyük olasılıkla o, gördüğü renge yani yeşile kırmızı adını takmıştır. Ve bana izin verin bir ara size bütün bireyleri kafayı “neden?” sorusuyla bozmuş bir ırkın yok olmasını anlatıyım.